25 Aralık 2010 Cumartesi

BİZ BİZE DEĞİL; BİZ, BUĞDAY AMBARINDAKİ AÇ TAVUKLARA BENZERİZ

            İnsan fıtrat olarak sürekli hakikati arama peşindedir. Milli ve manevi değerlerine bağlı olan insanımız da hakikatı ararken aklı gözüne inmiş, kalbi maneviyata karşı körelmiş birkaç ecnebi ya da simaen yerli fakat fikren ecnebi birkaç filozofun fikrine itimat etmekte kimi zaman da bu fikirleri rehber edinmektedir. Halbuki bu filozoflar hakikatı arama hususunda yanlış yollara sapmışlar ve yanlış yollara saptıkları için yanlış netecilere varmışlardır. Halbuki iyi bilinmelidir ki hiçbir hakikat bir yanlış üzerine bina edilemez. Hakikat yanlış üzerine bina edildiği taktirde temelsiz ve mesnetsiz olur.
          İşte herşey burda başlıyor. Çok insan tanırım. Hem de bu insanları bu hususta belli bir bilince sahip olduklarını bilirdim. Halbuki bu mevzuda maaleysef bütün bütün yanılmışım. Çünkü bu insanları maan ve köklerimize sıkı sıkı irtibatlı olduğunu bilirdim. Heyhat bütün bütün yanılmışım.

           Hani bir söz vardır. Biz bize benzeriz diye. Halbuki biz bize yani özümüze maaleysef benzemiyoruz. Bu yönümüz itibariyle buğday ambarındaki aç tavuklara benzeriz. Çünkü nimetin içindeyiz fakat nimetin farkında değiliz. Konuşurken birşeyler ifade ederken sürekli birkaç ecnebiden alıntı yapmak süretiyle konuşmamızı güzelleştirmeye çalışırız. Fakat farkında olmadan aslında konuştuğumuz hakikatın özüne inmeden laf cambazlığı yapmış oluruz. Bunu da şu sıralarda facebook sosyal ağlarda bol bol yapıyoruz.

         Halbuki bu kadar hakikat konuşmuş hakikati teneffüs etmiş Mevlana, Yunus Emre, H. Bayram-ı Veli, Bediüzzaman gibi hakikat kokan zatların fikirlerine karşı lakayt kalmak itibar etmemek ne kadar büyük bir talihsizliktir aklı başında manevi değerlerine bağlı her insan elbette anlar. O yüzden Aristo derki ....diyenleri Acaba Peygamber efendimiz, Sahabi efendilerimzi ve manevi büyüklerimiz ne demiş diyerek onları bu konuda düşünmeye ve araştırmaya davet ediyorum.
        Hayatı boyunca; hayata hep karamsar bakan, karamsar düşünen bir iki filozofun düşüncelerine o kadar itibar ediyoruz ki nerdeyse bütün benliğimizle katılıyoruz. Halbuki hayata güzel bakan güzel görür. Güzel gören de hayatından lezzet alır. Bu düstürü tersinden yorumlayacak olursak hayata karamsar bakan kötü görür. Kötü gören de hayatından nefret eder. İşte ehli imanı dahi hayatından nefret ettiren en önemli husus budur.
         Hayatımda yaşadım ilginç bir ruh halimi tahlil etmek istiyorum. Hamd olsun ki hayatım boyunca beslendiğim muteber kaynaklar sayesinde fikrim bir nebze olsun berraklaştı. Ancak bir vakit simaen yerli fakat fikren ecnebi ve birkaç ecnebi filozofların fikirlerine kaptırdım kendimi. Bir de hayata sürekli olarak karamsar bakan karamsar düşünen birkaç sanatçının şarkılarını dinlemeye başladım. Bu sayede ruhum daralmaya ve fikrim bunalmaya başladı. Az bir zaman dahi yaşadığım bu olaydan çok etkilenmiştim. Fakat hamd olsun kısa sürdü. İşte bu olay bana büyük bir ders oldu. Sonra mütedeyyin insanlarda neden fikir yönününden kaymalar meydana geldiğini, eşyaya ve hadiselere bakışının nasıl değiştiğini ve bundan dolayı ruh dünyalarının darldığını yakinen anladım.
        İnsan; olaylardan ve hadiselerden etkilenme yönü itibarıyla çok esnek bir varlıktır. Bu esnemeler halet-i ruhiyesi yönünde değişir. Halet-i ruhiyesi bozuk olan bir insanın menfi yönde, halet-i ruhiyesi iyi olan insanın da  müsbet yönde değişmesi ve bu yönlerde mesafe üstüne mesafe kat etmesi mukkaderdir. İşte bu halet-i ruhiye insanın haşir-neşir olduğu şeylerle doğru orantılıdır. Bundan dolayıdır muteber insanlar kemalata medar olmayan, yani kamil olmayan insanların sözlerine itibar etmemmişler ve onlarla amel etmemişlerdir. Fakat maaleysef günümüzün mütedeyyin insanı
      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder