20 Şubat 2011 Pazar

19 Şubat 2011 Cumartesi

BU GÜN HANGİ AİLEYE MİSAFİR OLACAĞIZ?

           Bazen eve varıyorsunuz yorgun ve bitkin olarak. Bazen de dinç olarak da varmak mümkün olabiliyor. Her iki durumda evdeyseniz, eğer kitap okumuyorsanız ister istemez televizyon sizi alıp misafirliğe çıkarıyor. Bu durumda bazı evlere varıyorsunuz; fakat insaniyetten nasibini almayan kimi insanların muhabbetlerine dahil oluyorsunuz. Hem de o kadar Allah'ın tevfik ve inayetinden uzaklaşmılardır ki düştükleri foseptik çukurunu misk-i maber zannedip o pislikleri ellerine yüzlerine sürmek suritiyle, düşe kalka bir mechule doğru gidiyorlar. Onlar; Allah'ın bütün Semavî ve Arzî  mesajlarına karşı kulaklarını tıkayıp gözlerini kapatıp hayvan gibi yaşamak istiyorlar.( Gerçeği lezzet noktasında hayvava yetimezler. Bu mevzuyu Üstad hazretleri geniş bir şekilde izah ettiğinden buna temas etmeyeceğiz.) Dolayısıyla kimsenin kendilerine dokunmalarını ve zehirli lezetterini kaçırmalarını kesinlikle müsaade etmezler. İşte bazen televizyon sizi alıp; iradenizi esir almak suretiyle, böyle bir ailenin muhabbetine dahil ettiriyor.
       Bazen de dinde lakayt fakat dini de reddetmeyen simaen yerli fikren tamamen ecnebi insanların sohbetine tesadüf etme ihtmali de olabiliyor TV kanallarında. İçimi de kemiren bu dinde lakayt insanların sohbetine de en dindar ailelerin de misafir olması tabi. Yoksa elbette insan sevdiği kişiyle beraber olmak ister, muhabbet ve hasbihal etmek ister. Bu kaide insanın fıtratında yani doğasında vardır ki de Peygamber Efendimiz '' İnsan Cennet'te sevdiği ile beraber olacaktır.'' buyurmak suritiyle bu mevzunun ehemmiyetine parmak basmıştır. Yani insan geçici fani bir diyarda sevdiği ile beraber olmak istediği gibi elbette dar-ı bekada da beraber olmak ister. Bu her insanın doğasında vardır. O zaman insan neden doğasına aykırı hareket eder kimi zamanlar? Neden fikrine çok itibar etmediği insanların sohbetine can-ı gönülden katılır? Acaba o fikren ecnebi insanlar da katılır mı ilim-irfan sohbetlerine? Hiç zannetmiyorum. Çünkü sadece birisini bu irfan sohbetlerine davet etmek için bütün ikna yollarınına müracaat etmek zorunda kalır irfan ehli. Eğer o meclisten nasibi yoksa bu da mümkün olmaz çoğu zaman.
             Bir de ilim ve irfanın konuşulduğu meclislere ( TV kanallarına)  misafir olarak katılma nasip olur insana. Bu tür misafirlikteki meclislerde erdem ve fazilet konuşulur her daim. Bu misafirlikler ayrı bir haz verir iman ve irfan ehline. Saatlerce öylece oturup o muhabbetleri dinlemek ister insan. Çünkü gönül; Hak dostunu bulmuştur bir kere.Aslında sohbet etmek, muhabbet etmek insanın fıtratında vardır,gerisi bahane. Aslında gönül ne kahve ister ne de kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane.
            Ey gafil İdris! Dün; dündü ve artık mazide kaldı. Kim maziye malik olabilir ki sen malik olabilesin? Acaba dün hangi meclise misafirliğe çıktın? Bunun muhasebesini yapabildin mi? Ya yarın? Nefis hep insana ''Yarın başak bir misafirliğe çıkar temiz bir sayfa açarız koçum.'' fısıldamak suretiyle ömrünü boş yere tüketir. Peygamber Efendimiz bu mevzu ile alakalı ''Yarıncılar helak olacaktır'' buyurmak suretiyle konunun ehemmiyetine parmak basmıştır.
          Neyse şimdi muhasebe zamanı....
         Acaba bu akşam çoluk-çocukla beraber hangi aileye misafir olacağız?  Belki de eşlerimiz ''Ben dinimi falan Kanaldan mı öğreneceğim? Allah'a şükür bu programı yapanlardan daha bilgiliyim'' deyip bazı davetlere icabet etmeyebilir? İyi de bizler de şu soruyu sorabiliriz, sormalıyız da. İnsan; hangi maksatla ziyaretlere gider? Bu bir ziyaret sadece. Ama hangi kanalın ailesine ziyarete gideceğimize karar vereceğimiz önemli bir ziyaret. Muhabbet ehlinin olduğu bir aileye mi, geyik muabbetlerinin yapıldığı bir aileye mi yoksa Semavî ve Arzî mesajlara kulaklarını tıkayan bir aileye mi misafir olacağız? Buna karar vermemiz lazım. Zira tek başımıza değiliz, ailecek gidilicek bu misafirliğe. Bu misafirlikte anne etkilenmezse bile baba, o da etkilenmezse mutlaka çocuklardan biri menfi ya da müsbet olarak etkilenecektir. O yüzden TV'nin kumandasını eline alan bunun şuurrunda olması lazım her daim. O, sadece kumandayı değil; tabiri caizse denizlere ya da okyanuslara açılacak bir geminin dümenine geçmiştir. Artık kaptan karar verecektir gemin rotasını. İşte TV kumandasını eline alan kişi; hususi ve has dairede bir kaptan gibidir. Bütün aile fertlerin halet-i ruhiyesini bir anda müsbet ya da menfi bir anlamda değiştirebilen bir kaptan.
           Misafirlik dedim de bir anda kendimi eski misafirliklerde buldum. Nerde kaldı o muhabbetler. Bütün mahalleli, köylü bir evde toplanır ilimden faziletten mevzu açılırdı. Bu meclisler de çocuklar  da çoğu zaman yerini alırdı. Çaylar gelir, cevizler kırılır muhabbet devam ederdi. Bir bir çıktı hayatımızda eskiye dair çoğu şey televizyon ve internet sayesinde. Artık gittiğiniz evlerde ev sahibiyle beraber oturduğunuz yerde misafirliğe çıkıyorsunuz. Misafirlik içinde misafirlik. Bu durumda kâh TV kanallarıyla kâh ev sahibi ile misafirlikler yaşıyorsunuz kısa bir zaman diliminde.

           İşte bütün bu meselerden dolayı İslam Medeniyeti bu asırda büyük bir değişim ve dönüşüm yaşamaktadır. Bu değişim ve dönüşüm kimi zaman müsbet, kimi zaman da menfi bir minvalde devam etmektedir. Bu değişim ve dönüşümün en büyük ayağı elbette ki ailede oluşmaktadır. Fetler ciddi anlamda ruh ve mana köklerinden uzaklaşmış. İşte biz müslümanlar bu ruhi çöküntüye ciddi anlamda çare üretmeliyiz. Zira medeniyetimizi ayakta durmasını istiyorsak ciddi çözümler üretmeliyiz. Çünkü devletlerin ve medeniyetlerin temeli aileye göre şekillenmektedir.